26 Ekim 2011 Çarşamba

Yeniden hatırlamak mı, hiç unutmamak mı?

Sonbahar, kara kış gibi çöktü üzerine güzel ülkemin. Zaten ben sonbaharı sevmem ki; ama doğduğum ay diye mi ne, bir umut yeşerir her sene Ekim'de, yaşlanmama rağmen. Bu yıl ne yeni bir yaşa girmek heyecanlandırdı beni, ne de hayatımdaki değişiklikler.. Belliymiş durgunluğun nedeni; çünkü bu Ekim, kapkaraymış..

Önce tertemiz anne sütü kokan, 24 gencecik bedenin şehit düştüğü haberi geldi Hakkari Çukurca'dan. Nasıl üzülmesin insan, nasıl o anaların yanmış yüreğini hissetmesin. Ağladım, üzüldüm, dualar ettim, ne faydası oldu o analara bilmeden..

Sonra bana hiç uzak sayılmayacak bir acı haber de Van'dan geldi. 7.2'yle sarsıldı memleketimin güzel illerinden biri. Ve dayanamadı bu sarsıntının şiddetine, beraberinde nice hayatların ışığını söndürerek durdu. 17 Ağustos 99'da 7.4'le benim şehrime de uğramıştı. Tozu dumana katıp onbinlerce canı götürdü beraberinde. Şimdi kilometrelerce uzaktan izliyorum Van'da yaşananları ama içim acıyarak, yanarak. Her kurtuluş haberinde heyecanla takip ediyorum bültenleri. 14 günlük Azra bebek mucizelere inanmamı sağlıyor, kapkara gözleriyle ilk ve son kez fotoğrafı çekilen Yunus içimdeki tüm umut kırıntılarını un ufak ediyor. Keşke o gözleri son kez bakmasaydı ışığa, yıkmasaydı bizleri..

Günlerdir zamansız ve mekansız engelleyemediğim gözyaşlarıma rağmen bir yanım gururlu. Çünkü ülkem bir oldu, bütün oldu, kardeş oldu.. Böyle bir günde din, dil, ırk ayrımı yapabilecek kadar vicdan yoksunlarına ve nifak tohumlarını insanların yüreğine ekmek isteyenlere inat...
Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Allahım böyle acıları bir daha yaşatmasın..

25 Eylül 2011 Pazar

Nostalji dolu hafta sonu

Aslında bahsedeceklerim geçen hafta ve hafta sonundan.. Hala bloguma tam anlamıyla zaman ayıramadığım için biraz gecikmeli bir post oldu. Geçen hafta sonu Babam bizi ziyarete geldi, geldi de ne iyi etti. Onun sayesinde hafta sonu küçük bir İstanbul gezisi yaptık. Yıllar önce rahmetli dedemin Maltepe Köyiçi'nde bir kasap dükkanı olduğunu duymuştum, hatıralarını canlandırmak için Babamı oraya götürdük. İnanılmaz duygusal anlar yaşadık, dedemin dükkanı artık yoktu ama dükkanın bulunduğu sokağı ve oturdukları evi tanıdı hemen babam. İlkokul ve ortaokul yıllarıymış, çocukluğunda denize girdiği yerleri gösterdi bize. Maalesef dedemin erken yaşta vefatı nedeniyle kapatmak zorunda kalmışlar dükkanı :( (Allah rahmet eylesin) Yıllardır İstanbul'da yaşayan biz, Babam sayesinde bir de Boğaz turu yaptık :) Ne iyi geldi anlatamam. 


Ertesi gün Babamı, askerliğini yaptığı Anadolu Kavağı'na götürdüm. Yıllar önce nöbet tuttuğu kulübeyi bile gördük :) Pazartesi günü ve öğle saatleri olması sebebiyle sahil şeridi inanılmaz sakindi. Anadolu Kavağı-Beykoz-Göksu derken her gördüğümüz güzel yerde oturup anıları tazeledik. İyi ki gelmişsin canım Babam, ne güzel birkaç gün geçirdik birlikte :) Eee ayrılık vakti geldi çattı ve babacığımı gönderdim, en kısa sürede yeniden gelmesi ve yine nostalji yapmak ümidiyle..


Salı günü de çok sevdiğim takımım Fenerbahçe'yi desteklemek için Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'ndaydım :) Fenerbahçe'nin cezalı olması, ardından federasyonun kadın ve çocukların maçı izleyebileceğini açıklaması üzerine soluğu bilet kuyruğunda aldım. Takımımızı desteklemek, kadınlara ve minik sporseverlere düştüyse görevi yerine getirmek gerekirdi. Ben de öyle yaptım ve maça gittim. Maalesef son dakikada attığımız golü ofsayt (değildi kesinlikle) olduğu gerekçesiyle hakem saymayınca Manisaspor maçı 1-1 berabere bitti. Orada bulunmaktan mutlu ve gururlu, kazanamadığımız için biraz buruk staddan ayrıldım. 


Epey yoğun ama bir o kadar da keyifli bir hafta sonuydu. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler :) Sevgiler..

8 Eylül 2011 Perşembe

Neredeydim?

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. Zaman o kadar hızlı geçiyor ki son yazımın üzerinden tam 5 ay geçmiş. Bloguma ve beni okuyanlara karşı kendimi çok mahcup hissettim zamanı fark edince. Geçen aylarda kısaca neler yaptığımdan bahsederek yeni bir başlangıç yapmaya karar verdim. Hayatımdaki en önemli olay evimizin minik kuşunun (kız kardeşim) yuvadan uçması oldu. (24.06.2011)


Sevgili kardeşimin düğün telaşında yanındaydım, çok güzel bir gelin oldu canım benim. Allah mutluluklarını daim etsin, bir yastıkta kocasınlar inşallah. Onun dışında biraz tatil, Ramazan ayı ve bayram derken bir bakmışım 5 aydır ihmal etmişim sevgili blogumu. (Aşağıdaki fotoğraflar Eskişehir ziyaretimizden. Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen son yıllarda kente birbirinden güzel parklar yaptı, biz de gezmeden dönmek istemedik. Bu arada şehir içi trafiğine de bir çözüm bulsa harika olacak.) 


Çok sık yazmaya söz vermemekle birlikte arayı bu kadar açmamayı diliyorum. Sevgiler..

19 Nisan 2011 Salı

Karmakarışık...

Ruh halimden bahsediyorum. Kafamda cevaplanmayı bekleyen o kadar çok soru var ki, ben bunları yanıtlayamadığım için giderek de artıyor. Beynim arı kovanı gibi.. Aslında hiçbiri çözümsüz değil, ama neden bu kadar uzuyor ve beynimi bu kadar meşgul ediyor (içimdeki pesimist Dido'nun eseri olmalı!) Bir türlü kendini hissettirmeyen bahar gibi, soğuk ve parçalı bulutluyum son zamanlarda.


Yaklaşık 1.5 yıldır çalışmıyorum (çok da arayış içinde değilim laf aramızda), uzun zaman sonra aklıma yatan bir iş buldum dedim. İki kez yaptığım görüşme de gayet olumlu geçti ama sonuç? Güya iki hafta önce cevap vereceklerdi, hala ses yok. Neyse onu geçtim, 5 yıldır oturduğumuz evden taşınmaya karar verdik. Aman Allahım ne zormuş istediğin gibi bir ev bulmak. Daha kendimi taşınma moduna bile sokamamışken, üzerine ev de bulamamak tuz biber oldu. Oysa evleneceğimiz zaman bir günde bulmuştuk evimizi (bir günde karar vermenin zararını da yaşadık, o ayrı tabi :p) Aslında anlatacak daha çok konu var ama ...


30 yaşındaysanız (31 olmak üzere) hayat gerçekten çoooook karmaşık ve zor. (Cedric)

1 Nisan 2011 Cuma

Dünya Turu

Artık yazma vaktim geldi, aslında geçti bile. Bu kadar ara vermek miskinliğimi daha da artırıyor. Aslında tembelliğim sadece bloguma değil, salı günü kurstan geldiğimden beri evden dışarı da çıkmadım. Oysa yapmak istediğim ne çok şey vardı, sebebi bahar yorgunluğu mu acaba?
Evden çıkmadım ama dünya turuna çıktım! Nasıl mı? Bir süre önce yaptığım bardak altlarıyla :))



Kardeşim için yaptım bu bardak altlarını. O çok beğendi, umarım siz de beğenirsiniz. Dünya turu hayali olan herkesin, bir gün bu hayalini gerçekleştirmesi dileğiyle. İyi hafta sonları..


21 Mart 2011 Pazartesi

Yetiş Süppeerrrmennnnn :))

Çok uzun zaman önce yaptım bu çay kutusunu.


Eşimin ve benim çok sevdiğimiz arkadaşımızın ricası üzerine. Benim çay kutumu görünce, "bana da süpermenlisini yapsana" dedi. Bekler miyim hiç, birkaç gün içinde bitti. Ama gelin görün ki neredeyse 1.5 aydır verniklenmeyi bekliyor :) hala hediye edemedim. Kendisi de ilk kez buradan görecek aylardır beklediği çay kutusunu. Sanırım ahşap boyamanın en sevmediğim tarafı zımpara ve vernikleme.


Çookkk tembelleştim son zamanlarda çooookkkk. Yetiş süpperrmennn yetiş de vernikleyelim :)


Not: Hafız, sabret en kısa zamanda eline ulaşacak :))

18 Mart 2011 Cuma

Keyifli hafta sonları

Yasaklardan mıdır nedendir bilmiyorum ama bir süredir bloguma birşeyler yazmak içimden gelmiyor. Takipte olduğum bloglara yorum yazmaya çalışıyorum, en azından buralarda olduğum hissedilinsin. Bu ataletin artık son bulmasını istiyorum.



Yazı özlediğim için Datça'dan bir fotoğrafla herkese güzel, mutlu, keyifli bir hafta sonu diliyorum.
Sevgiler..

13 Mart 2011 Pazar

İkinci MİM

Blogumu ve blogları perşembe gününden beri takip edemiyorum. Ailemin yanındaydım, çok güzel ve yoğun bir hafta sonuydu. Bu arada Sevgili Benim Kanaviçelerim tarafından mimlenmişim ancak şimdi yanıtlayabildim sorularını. Gecikmeden dolayı kocaman özür..

- Hayalinizdeki meslek nedir ?
Kurabiyelerini, pastalarını benim yaptığım bir kafe işletmek.

- Kışın sürmeyi en  sevdiğiniz parfüm ?
Calvin Klein Euphoria

- Çay mı, kahve mi ? Kaç şekerli / Sütlü, sütsüz ?
Her ikiside. Çay şekersiz, kahve sütlü.

- En önemli makyaj hileniz?
Çok iyi makyaj yapamam ama kendimce bir şeyler yapıyorum. Hilem yok. 

- Tam şu anda kucağınıza bir cin düşseydi ve üç dilek hakkınız olduğunu söyleseydi, ne olurdu?
Ailem ve kendim için sağlıklı bir ömür,
Biri kız, biri erkek olmak üzere ikiz bebek,
Kendimize ait şirin bir ev.

- Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve tatlı. Bu öğünlerden ömrünüz boyunca yalnız bir tanesini seçmek zorunda kalsanız, hangisi olurdu?
Tabii ki kahvaltı :) Ne demiş Cemal Süreya: "Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem, ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"

- Eğer Hello Kitty olsaydınız, kurdelanız ne renk olurdu?
Pembe ya da siyah

- Eğer ömrünüz boyunca bir tane takı takma seçeneğiniz olsaydı bu ne olurdu?
Alyansım.

- Sahip olmak istediğiniz bir yetenek?
Bir enstrüman çalabilmek isterdim.

- Bitince almaya devam edeceğiniz bir kozmetik ürünü?
Allık.

- Eğer geleceği görme şansınız olsaydı, görmek ister miydiniz? Evetse tam olarak neyi görmek isterdiniz ?
Geleceği görmek istemezdim.

- Gizli ünlü aşkınız kim? (Fotoğraf koyun!)
Valla yaşlanmış da olsa Richard Gere (Şimdi bu kadar genç değil ama benim gözümdeki karizması hala aynı)



- Neden blog tutmaya başladınız?
Bilgi almak, paylaşmak, iletişim kurmak için.

9 Mart 2011 Çarşamba

İlk kanaviçe denemem

Hamarat Atölye'de geçen hafta katıldığım kanaviçe partisinden söz etmiştim sizlere. Uzun zamandır istediğim bir şeydi kanaviçe işlemek ama nereden başlarım bilemiyordum. Sevgili Ahu'nun parti çağrısı beni çok mutlu etti ve koşa koşa gittim. O kadar güzel şeyler anlattı ki, bilmem gereken ne çok püf noktası varmış. Kendime güvenemediğim için başlangıçta kolay bir örnek yapmak istedim. Onu bile yaparken zorlandım, kaç kez söktüm bilmiyorum :) ama yapa söke bitirdim. Ve şimdi sizlerle paylaşıyorum, umarım beğenirsiniz.


Bu arada Kadınlar Günü nedeniyle hep kadına yönelik şiddetten bahsettik, acı gerçekleri tabiki yok sayamayız. Ama ben yüzleri biraz güldürmek istiyorum. Eşimin bana verdiği bu güzel çiçekleri, hayatımın vazgeçilmezi olan 4 kadın (anneciğim, teyzem, ablam ve kardeşim) ile blogumu takip eden tüm kadınlara armağan ediyorum..



Sevgiler..

8 Mart 2011 Salı

Kadınlar Günü


Bugün Dünya Kadınlar Günü. Anne, eş, kardeş, sevgili.. Hepsi emekçi, hepsi değerli. Ama hepsi hakettiği değeri görüyor mu? Üzgünüm ama hayır.

O kadar çok şey anlatılabilir ki kadınlar üzerine.. Uzun uzun yazmak yerine Ntvmsnbc'nin özel haberini paylaşıyorum sizinle. Acı ama gerçek, bir hiç uğruna katledilen kadınlar... Lütfen bilgisayarınızın sesini açarak okuyun.

Sadece kadına değil, tüm canlılara şiddet uygulanmayan bir dünya ümidiyle...

7 Mart 2011 Pazartesi

Offf, çok uzadı bu durum çookkk :(

Canım sıkılıyor, moralim bozuk, üzgünüm.. Kaç gündür sayfamda gördüğüm kırmızı yazı, beni ayrıca sinirlendiriyor. Hiç suçumuz olmadığı halde, okuma-yazma özgürlüğümüz elimizden alındı.


Yeni yeni dns numaraları bulmak, onları denemek ve başarısız olmak umutlarımı kırarken, az önce yaptığım son deneme neyseki sonuç verdi. Ama geçici çözümlerle nereye kadar gider bilinmez..

Anlatmak istediğim o kadar çok şey vardı ki içimde biriken. Mesela geçtiğimiz cumartesi günü Hamarat Diva Atölye'de katıldığım muhteşem kanaviçe partisi ve tanıştığım güzel insanlar... Maalesef kendimde o gücü bulamıyorum. Ben de o güzel günü sayfalarında paylaşan sevgili eğitmenimiz Ahu ve katılımcılardan Zeynep'in sayfalarına yönlendiriyorum sizi.. Sizleri tanıdığıma çok sevindim. Yeni organizasyonlarda buluşmak dileğiyle..

2 Mart 2011 Çarşamba

YASAK YASAK YASAK


Her gün yeni yasaklar... Nereye kadar gider tahmin edemiyorum artık. Allah beterinden korusun...
Bu arada tedbiren http://didonunnotlari.wordpress.com/ adresindeyim.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Hımmm misss, ayva tatlısı..

Ayva, en sevdiğim meyvelerden biri.


Gerçi üzülerek söylüyorum bizim evde fazla meyve tüketilmez. Çok nadir olmakla birlikte canımız bazı meyveleri ister, alırız, bir kez yedikten sonra da diğerleri çürüyene kadar buzdolabında kalır. Neyse kötü huyumuzdan bahsettikten sonra gelelim konumuza. Bir süredir duran ayvaları değerlendirmek istedim. Sevgili anneciğimin o güzel tarifiyle ayva tatlısı yaptım..




Tümünü fotoğraflasaydım çok daha güzel bir görüntü olacaktı ama neyse ki son anda aklıma geldi de bir tanesini çektim. Eşimden tam not aldım, açıkçası ben de beğendim :)) Eğer yapmak isterseniz tarfi paylaşıyorum. Afiyet olsun :)

Malzemeler:
3 adet orta boy ayva
3 bardak su
3 bardak şeker

Üzeri için;
Ceviz ve kaymak (İsteğe bağlı)

Yapılışı: Soyup ikiye böldüğünüz ayvaları tencereye dizin (çekirdeklerini de mutlaka koyun), üzerine 3 bardak suyu ekleyin. Sadece su ile 15 dk. pişirdikten sonra her ayvanın içine 1/2 bardak gelecek şekilde şekeri ekleyin. Kısık ateşte yaklaşık 1 saat daha pişirin. Soğuduktan sonra ceviz ve kaymakla süsleyerek servis edebilirsiniz. Sevgiler :)
  

17 Şubat 2011 Perşembe

MİM'lendim :)

Geniş Zamanlar adlı blogun sahibi Sedo Kız tarafından mimlendim. Bu benim ilk mimim, teşekkür ediyorum ve hemen cevaplıyorum.

1. Gün içinde, eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey?
Sayısal Loto'dan para çıkarsa şok olurum herhalde.

2. Gördüğün zaman, eğer almazsam uyuyamam dediğin şey?
Şu sıralar yeni yeni ev eşyaları almak istiyorum. Ama bu isteklerim asla uykumu kaçırmaz :)

3. Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey?
Tabiki çikolata

4. Uğurun var mı, uğurun?
Uğurum yok

5. Kendine en yakıştırdığın renk?
Siyah ve pembeyi çok severim.

6. En sevdiğin takın?
Canımın hediyesi olan saat.

7. Takıntın?
Şu ana kadar düşünmemiştim galiba yok.

8. Bavulum çoktan hazır, gitmek istediğim şehir, ülke?
İtalya ve Saraybosna'ya gitmek istiyorum.

9.Ben bu şarkıyı duyunca şakırım ?
Mustafa Ceceli'den Dön ve Hastalıkta sağlıkta..

10.Solunda ne var ?
Bir bardak su.

Ben de eğer kabul ederlerse;

Blogumun ilk takipçisi El İşleri Fidoş'u,
Benim Kanaviçelerim'i,
Lila'nın Evi'ni,
Yetenek Sizin'i mimliyorum.

Herkese çok teşekkürler :))

15 Şubat 2011 Salı

Nilüfer

Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti herşey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilüfer
Sevgisizliğine bir kalp verdim
Artık geri ver, geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver, geri verilmez hiçbir yanılgı
Yokluğuma emanet et sen de benden kalanları...

Bu şarkıyı çok seviyorum Zeynep Casalini de güzel söylüyor ama Müslüm Gürses'ten dinleyin derim. Ben çok seviyorum bu yorumu.


Neyse nereden nereye geldi söz. 11 Şubat anneciğimin doğumgünüydü, ben de sürpriz yaptım ve Adapazarı'na gittim. Bu küçük nilüferli kahve tepsisini annem için yapmıştım. O da çok beğendi.. Güle güle kullan canım annem..


14 Şubat 2011 Pazartesi

Bir günde iki kutlama

Mevlid Kandilimiz mübarek,
Sevgililer Günümüz
kutlu olsun..


7 Şubat 2011 Pazartesi

Rengarenk tığ işi battaniye

Örgü örmeyi seviyorum ama çok iyi bildiğimi söyleyemeceğim. Mesela örgü modellerini ve isimlerini pek bilmem. Sevgili annemin yardımlarıyla birşeyler yapmaya çalışıyorum.
Yaklaşık bir ay önce kafamda şimşekler çaktı ve battaniye örmeye karar verdim :) Hani şu rengarenk motiflerden oluşan battaniyeden benim de olsun istedim. Daha sonra rahmetli anaannemin, annemin çeyizi için ördüğü renkli seccadeyi gördüm ve motif yerine o modelden yapmaya karar verdim. Anneciğim sağolsun, nasıl öreceğimi anlattı ve başladım.



Henüz 1/4'i bitti, ne zaman tamamlarım bilemiyorum. İlk başladığımda kısa sürede bitireceğimi düşünmüştüm ama her zaman vakit ayıramadığım için biraz ağır ilerliyor.


Neyse acelem yok :) biter elbet bir gün..




2 Şubat 2011 Çarşamba

Hediye var :))

Sevgili Lavanta Bahçesi Ahu el emeği hazırladığı melekli panoyu hediye etmek istiyor. Çekilişe katılmak isterseniz blog'unu bir ziyaret edin derim.

1 Şubat 2011 Salı

Hava ayaz mı ayaz

ellerim ceplerimde
bir türkü tutturmuşum
duyuyorsun değil mi


Sevgili Barış Manço'nun aramızdan ayrılışının 12. yılı..
Onun şarkılarıyla büyüdüm ben, 'Bugün Bayram'la uyandım bayram sabahlarına.. Nur içinde yat BARIŞ MANÇO..

25 Ocak 2011 Salı

KARdan adam GELDİ

Hava çok soğuk, bugün için İstanbul'da kar alarmı var. Henüz yağdığına şahit olmadım ama bizim eve KARdan adam geldi bile :)



Tabiki kursta yaptığım ilk el boyaması çalışma olan kardan adamlı minik tepsi. Aslında yılbaşından birkaç gün önce tamamlandı, sevgili hocamın katkılarıyla. Yayınlamak bugüne kısmet oldu. Önceki çalışmalarım gibi bunu da henüz kullanmadım. Ama bakar mısınız tablo gibi değil mi? Nasıl kullanacağım ben bu şirin tepsiyi :))

20 Ocak 2011 Perşembe

Mavişler :))

Blogları takip konusunda iyiyim de, kendi bloguma yeni kayıtlar ekleme konusunda biraz tembelim. Nereden başlayacağıma bir türlü karar veremiyorum. Aslında sizlerle paylaşmak istediğim o kadar çok şey var ki. Bir yerden başlamak lazım diye düşündüm ve kursta yaptığım çalışmalarımı paylaşmak istedim.

İlk çalışmam;



Nasıl yapıldığını ahşap boyamayla ilgilenenler çok iyi bilir, peçete transferi :) Tepsi önce maviye boyandı ve ortasına peçete transfer edildi.
Tabi bu şirin ve yapımı kolay tepsimi yalnız bırakmak istemedim, aynı peçeten bir çay kutusu ile peçetelik yapmaya karar verdim.


Kurstaki ilk çalışmalarım olması nedeniyle benim için çok önemliler :) Hem kullanmak istiyorum hem de kıyamıyorum. Bakalım açılış ne zaman olacak :))


13 Ocak 2011 Perşembe

İlk malzemelerim :)

İki ay önce ahşap boyama kursuna yazıldım. Hocamın yönlendirmesi sonucu ilk etapta gerekli olacak malzemeleri almıştım :))


Şimdi o kadar çok malzemem var ki kurstan eve taşımam pek mümkün olmuyor. Sanırım biraz yol almışım bu konuda :)

9 Ocak 2011 Pazar

Merhaba

Sevgili blogseverler, bir süredir ben de blogları uzaktan takip ediyordum ama artık benim de bir blogum var. Aslında hala yapım aşamasında ama dayanamadım ve duygularımı sizlerle paylaşmak istedim. Blogumda; severek yaptığım hobilerimden, gezilerimden, güncel konulardan kısacası Dido'nun hayatından kısa notları sizlerle paylaşıyor olacağım.

Heyecanımı benimle paylaşan herkese çok teşekkür ederim.

Görüşmek üzere, sevgiler..